18 Mart 2012 Pazar

Kaybedenler Kulübü (2011)

İnsanın bir filmi kurgu olarak kabul edip öyle izlemesi ve sevmesi 'standart', ama tüm konseptin gerçek bir radyo programını (bundan 12 yıl kadar önce) anlattığını öğrenmek ayrı bir mesele. Ara sıra tedirgin olduğum kısımlar oldu, birileri (evet o kişiler; kadın mi kiz mi bilmeyenler, daha kötüsü bilmek isteyenler) bu adamların programda yaptigi seks ve taşak muhabbetinden alınacak ve bunları bir güzel dövecek diye. Olmadı neyse ki, ama biliyoruz gerekirse radyoyu yakarlar bu zamana kadar da zaman aşımından kurtulurlardı.

Kaan karakteri çok cüretkar. Öyle korkak Türk çapkını değil gizli gizli takılan. Kız arkadaşı evde beklerken canlı yayında buluşma ayalayıp oraya gidebiliyor utanmadan. İçtenliğini sevdim, amsalaklığını sevmesem de. Belki sadece filmde öyledir, gerçek Kaan öyle değildir. Bilmiyorum. Bilmem de gerekmiyor.

Programda şu tür muhabbetler dönüyormuş (ekşi sözlüğün yalancısıyım):
Kaan: "Son iki buçuk ayda hayatıma giren kadın sayısı ortalamala olarak çıkan kadın sayısından az. cari açık veriyorum. benim seks hayatım ,siz iktisatçılar nasıl diyorsunuz, bir krize doğru gidiyor. umarım teğer geçer. en son 1939 da böyle bir buhran yaşamıştım."

Ayrıca filmde Nejat İşler yer yer çok Javier Bardem'e benziyor, belirtmeden geçemedim. Bence güzel film, izleyin derim. Filmin sonundaki MFÖ müziği ise pek harika dilime takıldı, ama izleyin diye hangi şarkı olduğunu söylemiyorum. O değil de, geceden karar verip sabah 5 otobüsüyle Olympos'a kaçtığımız aylak günler aklıma geldi. Şimdi buradan anca körfezin öteki tarafına kaçarım ben.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder