İlk olarak 4 sene önce Isla Vista Türk köyündeki üst komşum Fırat'ın evinde altyazısız olarak izlediğim bu efsane filmi dün hem biraz ispanyolca bilerek hem de altyazıyla izledim. Daha önceki toplu izlemelerimizde kimse ispanyolca bilmediği için resimlerine bakıyorduk deyim yerindeyse. es.wikipedia'da filmin películas eróticas kategorisinde listelendiğini hesaba katarsak resimlerin sıkıcı olmadığını anlarsınız. Hatta Ahmet baba kendi hayalgücüne göre senaryo metni yaratıp bizimle paylaşıyordu.
O zamanlar saçma gelen bu uydurma sözler, filmi izledikten sonra bana çok normal gelmeye başladı. Zira içinde erotizm olmayan sözler Türk filmini andırıyor. Hatta Selvi Boylum Al Yazmalim'i hatırlatıcak bir kamyoncu bile var yardımcı rollerde. Ama sanırsam en bomba replik şudur:
- Seni öpemem, sarımsak yedim.
+ Sarımsak bu dünyada en sevdiğim şeydir.
- (Cebinden bir dış sarımsak çıkarır) Al bunu, senin için.
Filmde en cok gecen ispanyolca kalip "dejame", yani "beni rahat birak". Javier cok kullaniyor. Javier Bardem ve Penelope Cruz acayip gençler (yıl tabi 1992 - düşünün artık). Javier yolda Penelope'ye asılıyor ama nasıl asılıyor:
- Oye, tu y yo nunca vamos a ser amigos. Lo unico que podemos hacer es follar
Yani diyor ki, senle ben asla arkadaş olmayacağız. Beraber yapabileceğimiz tek şey sikişmek. Javier'in "chupame" kivamindaki (em beni) yorumlarindan ise cok bahsedemeyecegim. Acayip komik bir film kendisi, kesinlikle tavsiye ederim. Son olarak buyrun gece yarısı çıplak boğa güreşi:
2 Nisan 2010 Cuma
25 Mart 2010 Perşembe
Yaşamın kıyısında
Fatih Akın'in yılanıyım (kısacası bayılırım kendisine). Duvara Karşı'yi sanırsam 10 kere izledim, 5'inde de arkadaşlarıma zorla izlettirdim bir şekilde (beğenmeyen olmadı). İm Juli'yi de çok sevmiştim. Özetle filmden beklentilerim fazlaydı.
Yaşamın kıyısında güzel bir film olmasına rağmen beklentilerimi karşılayamadı doğrusu. Gene Almanya, gene fahişeler, gene Türkiye... Bu kez İstanbul'un yani sıra sonlara dogru biraz da Trabzon... Ara sıra çok güzel replikler... Hatta o repliklerin sırf bir tanesi için filmi bir daha izlerim. Kurban bayramıyla ilgili bir diyalogda geçiyor, izleyince anlarsınız. Yeni olarak interracial lesbian bir alt hikaye gecilmiş.
Görüntüler çok güzel. Belki bir Nuri Bilge Ceylan fotoğrafçılığı yok ama kalburüstü gene de. Tüm bunların yani sıra, dediğim gibi 8/10'lük bir hikayesi, bir kurgusu yok. Güzel bir seyirlik ama bir Duvara Karşı beklemeyin derim ben.
Yaşamın kıyısında güzel bir film olmasına rağmen beklentilerimi karşılayamadı doğrusu. Gene Almanya, gene fahişeler, gene Türkiye... Bu kez İstanbul'un yani sıra sonlara dogru biraz da Trabzon... Ara sıra çok güzel replikler... Hatta o repliklerin sırf bir tanesi için filmi bir daha izlerim. Kurban bayramıyla ilgili bir diyalogda geçiyor, izleyince anlarsınız. Yeni olarak interracial lesbian bir alt hikaye gecilmiş.
Görüntüler çok güzel. Belki bir Nuri Bilge Ceylan fotoğrafçılığı yok ama kalburüstü gene de. Tüm bunların yani sıra, dediğim gibi 8/10'lük bir hikayesi, bir kurgusu yok. Güzel bir seyirlik ama bir Duvara Karşı beklemeyin derim ben.
12 Mart 2010 Cuma
Uncle Buck (1989)
Bu aralar eski filmlere olan merakımın artması sayesinde yeniden keşfettiğim filmlere bayılıyorum. Ferris Bueller's Day Off bunlardan birtanesiydi (kesinlikle izlenmeli, onu da yazarız bir ara). Defalarca izlemeye rağmen bunaltmayan, eğlenceli filmleri özler öldüm. Uncle Buck ise kesinlikle izlemeye değer başka bir film. Bir hafta içinde 3 kere izledim (bu benim için bir rekor olmalı). John Candy harikalar yaratmış. Repliklere ise diyecek bir şey yok. Hepsi birbirinden eğlenceli.
Macaulay Culkın ile olan diyoloğu özellikle komedi. İşte o replik:
Miles: Where do you live?
Buck: In the city.
Miles: You have a house?
Buck: Apartment.
Miles: Own or rent?
Buck: Rent.
Miles: What do you do for a living?
Buck: Lots of things.
Miles: Where's your office?
Buck: I don't have one.
Miles: How come?
Buck: I don't need one.
Miles: Where's your wife?
Buck: Don't have one.
Miles: How come?
Buck: It's a long story.
Miles: You have kids?
Buck: No I don't.
Miles: How come?
Buck: It's an even longer story.
Miles: Are you my Dad's brother?
Buck: What's your record for consecutive questions asked?
Miles: 38.
Buck: I'm your Dad's brother alright.
Miles: You have much more hair in your nose than my Dad.
Buck: How nice of you to notice.
Miles: I'm a kid - that's my job.
Tabi bu repliğin 25 saniye olması da ayrı. Merak edenlere videosu:
Filmde diğer dikkan çeken şey ise Buck'in yaptığı devasa pancake. Küçük yeğenine hazırladığı devasa pancake doğum günü pastası ise 'işte hediye dediğin böyle olmalı' dedirten cinsten.
Filmin konusu hakkında yok söyleydi böyleydi diye gevezelik yapmayacağım. Anne babası şehir dışına çıkmak zorunda kalmış, 3 yeğenine kendince bakmaya çalışan (belkide biraz klasik ama John Candy sayesinde eğlenceli) amcanın hikayesi. Ee tabi bir de uyuz kız yeğeni unutmamak lazım. Tabi ki de filmin sonunda sarmaş dolaş sevgi yumağı oluyorlar, ama konumuz bu değil. Neyse en sevdiğim bir diğer replik ise okul müdür yardımcısıyla olan, çoğunluğu kadına laf sokmakla geçen repliğin bası.
[at a meeting with the assistant principal, who's got a big unsightly growth on her face]
Anita: I'm Anita Hoargarth.
Buck Russell: [Staring at it] I'm Buck Melanoma. Moley Russell's wart. Not her wart. Not her wart! I'm... I'm the wart. She's my tumor. My... my growth. My... uh, my pimple. I'm Uncle Wart. Just old Buck "Wart" Russell. That's what they call me, or Melanoma Head. They'll call me that. "Melanoma Head's coming." I'm s... uncle! Maisy Russell's uncle!
Kısacası izlemek için uzun olmayan (sadece 100 dakika), eğlenceli, kafa yormayan, güldüren bir şey arıyorsanız kesinlikle vakit ayırılması gereken bir film.
Macaulay Culkın ile olan diyoloğu özellikle komedi. İşte o replik:
Miles: Where do you live?
Buck: In the city.
Miles: You have a house?
Buck: Apartment.
Miles: Own or rent?
Buck: Rent.
Miles: What do you do for a living?
Buck: Lots of things.
Miles: Where's your office?
Buck: I don't have one.
Miles: How come?
Buck: I don't need one.
Miles: Where's your wife?
Buck: Don't have one.
Miles: How come?
Buck: It's a long story.
Miles: You have kids?
Buck: No I don't.
Miles: How come?
Buck: It's an even longer story.
Miles: Are you my Dad's brother?
Buck: What's your record for consecutive questions asked?
Miles: 38.
Buck: I'm your Dad's brother alright.
Miles: You have much more hair in your nose than my Dad.
Buck: How nice of you to notice.
Miles: I'm a kid - that's my job.
Tabi bu repliğin 25 saniye olması da ayrı. Merak edenlere videosu:
Filmde diğer dikkan çeken şey ise Buck'in yaptığı devasa pancake. Küçük yeğenine hazırladığı devasa pancake doğum günü pastası ise 'işte hediye dediğin böyle olmalı' dedirten cinsten.
Filmin konusu hakkında yok söyleydi böyleydi diye gevezelik yapmayacağım. Anne babası şehir dışına çıkmak zorunda kalmış, 3 yeğenine kendince bakmaya çalışan (belkide biraz klasik ama John Candy sayesinde eğlenceli) amcanın hikayesi. Ee tabi bir de uyuz kız yeğeni unutmamak lazım. Tabi ki de filmin sonunda sarmaş dolaş sevgi yumağı oluyorlar, ama konumuz bu değil. Neyse en sevdiğim bir diğer replik ise okul müdür yardımcısıyla olan, çoğunluğu kadına laf sokmakla geçen repliğin bası.
[at a meeting with the assistant principal, who's got a big unsightly growth on her face]
Anita: I'm Anita Hoargarth.
Buck Russell: [Staring at it] I'm Buck Melanoma. Moley Russell's wart. Not her wart. Not her wart! I'm... I'm the wart. She's my tumor. My... my growth. My... uh, my pimple. I'm Uncle Wart. Just old Buck "Wart" Russell. That's what they call me, or Melanoma Head. They'll call me that. "Melanoma Head's coming." I'm s... uncle! Maisy Russell's uncle!
Kısacası izlemek için uzun olmayan (sadece 100 dakika), eğlenceli, kafa yormayan, güldüren bir şey arıyorsanız kesinlikle vakit ayırılması gereken bir film.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)